Ant-Man, en iyi MCU filmlerinden biri
ve kesinlikle en eğlencelisi. Iron Man
ile başlayan Marvel Cinematic Universe’de Phase 2’nin son filmi olarak yayınlanan
Ant-Man, tam olması gerektiği gibi
bir süper kahraman filmiydi. Marvel;
MCU ile Captain America, Iron Man
gibi karakterlerin küresel bir hayran kitlesi oluşturmasını sağlamıştı. İlk Avengers filminden sonra ise neredeyse
tüm Avenger’lar da aynı buna benzer
bir küresel etki yaratmışlardı. Marvel,
böyle iyi tanınan ve sevilen karakterlerden sonra pek tanınmayan bir grubu yani
Guardians of the Galaxy’i raftan
çıkardı ve onunla da çok başarılı oldu. Marvel
şimdi ise yine pek tanınmayan ya da biraz göz ardı edilen diyebileceğimiz Ant-Man ile karşımızda. Buradan
sonrasında spoiler var. Dikkat!! (Bu arada üsttekiler sonrada çıkarılmış olan
ve Avengers’a gönderme yapan özel Ant-Man posterleri. Aralarında seçim
yapamadığım için üçünü de koydum.)
Çok riskli bir yapım
olarak da görebileceğimiz Ant-Man
aslında Marvel’in çok uzun yıllar
üzerinde çalıştığı bir proje. Projenin başında yaklaşık 8 sene boyunca Edgar Wright vardı ancak bazı
anlaşmazlıklar nedeniyle projeden ayrılmıştı. Ondan sonra da projenin başına Peyton Reed gelmişti. Bir sürü kişi gibi
ben de Edgar Wright’ın Ant-Man’ini görmek isterdim. Özellikle
de Avengers filmlerinin yönetmeni Joss Whedon’ın ‘’Edgar Wright’ın Ant-Man senaryosu hayatımda okuduğum en Marvel şeydi.’’
sözlerinden sonra. Ancak Peyton Reed
de çok yetenekli bir yönetmen ve bunu göstermeyi başarmış. Filmi izlediğimde
nerede Edgar Wright gibi bir
düşüncem asla olmadı. Reed,
gerçekten çok başarılı bir süper kahraman filmi yapmayı başarmış. Bunun bir
nedeni ise Reed’in Ant-Man’deki dünyayı, Wright’ın temelini attığı senaryonun
üzerine kurmuş olmasıydı.
Filmin en önemli noktası
ise tabii ki başrolündeki Paul Rudd’ın
mükemmel bir Ant-Man olmasıydı.
Benim ilk olarak Friends ile
tanıştığım Rudd, gerçekten çok komik
ve eğlenceli bir adam. Filmde Scott Lang olarak karşımıza çıkan Rudd, karakteri ile müthiş bir uyum
yakalamış ve karakterinin tüm hallerini bize harika bir şekilde yansıtmıştı. Özellikle
filmin sıkıcılaşması ve klişeleşmesi muhtemel sahnelerinde ortaya çıkan Paul Rudd ve sempatikliği sizin filme
olan ilginizi kaybetmenize engel oluyor. Bir de yaptığı espriler ve mimikleri
tam yerinde olmuş. Marvel bu sefer çok
doğru bir karaktere yaptırmış esprileri. Bunu söylüyorum çünkü Age of Ultron’un benim beklentimi yeteri kadar karşılayamamış olması Ultron’u yeteri kadar kötü olmamasıydı.
Bu da Ultron’un biraz gereksiz
olarak çok fazla espri yapmasıydı ancak bu filmde Scott Lang karakterine espriler mükemmel uymuş.
Filmde Paul Rudd’ın yanına bir de efsane vardı:
Michael Douglas. Kariyeri boyunca
bir sürü farklı türde filmde başarıyla oynamış olan Douglas, bu filmde önemli bir Marvel
karakteri olan Dr. Hank Pym rolünde çok başarılıydı. İlk
sahnede kullanılan gençleştirme efekti de müthişti. Filmde Hank Pym’in ilk Ant-Man
ve eşi Janet Van Dyne’nin ise Wasp olarak görülmesi önemli
detaylardı. Pym’in eşinin kendini
feda etmesine de gelecek filmlerde değinilecektir. Özellikle de Ant-Man’in aynı şekilde atom altı
evrenine girip oradan geri dönebilmesinden sonra.
Filmindeki en önemli
karakterlerden biri de Dr. Pym’in
kızı Hope’di. Hope rolünde Lost dizisi
ile tanıdığımız Evangeline Lilly
vardı. Hope ileride MCU’daki önemli karakterlerden biri
olacak gibi görünüyor. Bu after credits’deki ilk sahnenin ona ayrılmasından
belli oldu. O sahnede Dr. Pym, Hope’a annesi ile beraber yaptıkları Wasp kostümünü gösteriyor. Bu da
gösteriyor ki Hope, yeni Wasp olacak. Böylece MCU, Scarlett Johansson’dan sonra önemli bir kadın karakter daha
kazanmış oldu.
Herkes bir yana filmin
gizli kahramanı kesinlikle Scott Lang’in
arkadaşı olan Luis’ti. Filmde mizah
bakımından en iyi olan karakter Luis
karakteriydi ve Michael Pena’da bu
rolle parlamıştı. Özellikle Michael Pena’nın
karakterinin bir olayı anlatırken yaptığı seslendirmeler müthişti ve tabii ki
mimikleri de. Bu müthiş performanstan sonra ilerideki Ant-Man filmlerinde görülmesi muhtemel bir karakter de Luis’tir bence.
Burada kötü karakterimize
de bir parantez açmak lazım. Filmdeki kötümüz Dr. Pym’in yanında çırak olarak çalışmış, sonra onun işine el
koymuş ve kendi kostümünü (Yellowjacket’i)
yapmış olan Darren Cross. Klişe bir kötü adam
diyebileceğimiz Cross’u House of Cards’tan tanığımız Corey Stoll canlandırıyor. Filmde zaten
bir sürü klişe var, o yüzden Stoll’un
bu kötü adamı göze batmıyor ve filme çok uyup akıcılığın devam etmesini
sağlıyor.
Ant-Man bir Marvel filmi olduğunu hissettiren
asıl nokta ise muhteşem bağlantılarıydı. Biliyorsunuz ki Marvel, filmleri ve dizileri arasında bağlantı kurma konusunda
harika bir iş çıkarıyor. Hatta bu konuda en iyi diyebilirim. Filmler arasında
kurdukları bağlantılar zaten çok iyiydi ancak Agents of Shield ile Winter
Soldier arasında kurdukları muhteşem bağlantı ile MCU’nun ilerleyişinde önemli bir değişiklik yapmışlardı. Sonra bir
kere daha Agents of Shield’ı
kullanmışlar ve Age of Ultron’a bir
sürü önemli gönderme yapmışlardı. Ant-Man’de
bu görevi başarıyla yerine getirmiş ve MCU’ya
önemli göndermeler yapmıştı. Daha filmin en başında Shield karargahı ve benim en sevdiğim karakterlerden biri olan Hayley Atwell’in canlandırdığı Peggy Carter vardı. (Şunu söylemeden
geçemeyeceğim: Hayley Atwell’i tüm Marvel filmlerinde görsem de sıkılmam
çünkü Peggy Carter en sevdiğim karakterlerden biri.) Filmin ilerliyen bölümlerinde
ise Avengers karargahı ve Avengers
üyesi Falcon göründü. Hank Pym’in Lang’i Avengers
karargahına bir alet çalmak için göndermesi ve oraya gidince Ant-Man’in Falcon’la mücadele etmesi filmin en güzel noktalarından biriydi.
Tüm bunlar çok güzeldi
ama benim için en güzel sahne son yani ikinci after credits sahnesiydi. Bu
sahnede de zaten Civil War’da
olduğunu bildiğimiz Ant-Man, Civil War’a bağlanıyor ve Civil War ile ilgili güzel ipuçları
veriliyordu. Bir de benim en sevdiğim karakter olan Captain America yani Steve
Rogers vardı tabii. Bu çok önemli sahnede Falcon ve Cap’in Winter Soldier’i bulduğunu görüyoruz. Tony Stark’ı aramaları gerektiğini
düşündüyseler de Falcon ben birini
tanıyorum diyor ve sahne bitiyor. Ardından da ‘’Ant-Man Geri Dönecek‘’ yazısı karşımıza çıkıyor. Böylece filmin son
sahnesinde Falcon’un Ant-Man’i aramasının nedenini de
öğrenmiş oluyoruz. Beni çok heyecanlandıran bu son after credits sahnesininden
anladığım kadarıyla hem Ant-Man hem
de Winter Soldier Civil War’da kritik rolde olacaklar.
Filmin son sahnesinde bir
detay daha vardı ve ben bunu sonradan fark ettim. Luis’in Scott’a biri
seni arıyor diye hızlı hızlı ve muhteşem seslendirmeler ile o olayı anlatırken
olayın içinde Asyalı bir kadın da vardı ve şöyle birşey demişti; ‘’Karınca değil de ağ atan, duvarlara
tırmanan birini tanıyorum.’’ Bu da bize uzun zamandır MCU’ya beklenen, en sevilen süper kahramanlardan birini hatırlatıyor
tabii ki. Kim olduğunu söylememe de gerek yok herhalde.
Son olarak şunu
söyleyeyim. Eğer siz de benim gibi bir Marvel
hayranı iseniz Ant-Man’i kesinlikle izlemelisiniz çünkü filmi güzel yapan müthiş bağlantıları ve sadece
MCU ve Marvel’i iyi bilen kişilerin çıkarabileceği detayları. Ancak Ant-Man tüm bunların yanında eğlenceli
ve güldürmeyi başaran iyi bir film kesinlikle. Eğer iyi vakit geçirmek
istiyorsanız da Ant-Man’i izlemelisiniz.
Merak edenler için Ant-Man’in fragmanını
aşağıya ekledim. İşte bu eğlenceli filmle MCU’da
Phase 2’yi tamamladık, şimdi sıra son
after credits sahnesinden de anladığım kadarıyla daha karaklık olması muhtemel
olan Phase 3’te.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder