Tarihin en prestijli
turnuvalarından olan Wimbledon yarın başlıyor. Dört Grand Slam arasında belki de en özeli Wimbledon. Onu bu kadar özel yapan ise kendine özgü kuralları,
saatlerce hatta günlerce sürmüş olan inanılmaz maçları ve tabii ki unutulmaz
şampiyonlukları. Bir zamanlar Boris
Becker’in domine ettiği daha sonra Roger
Federer’in de egemen olduğu bu muhteşem turnuva, yine her zaman ki
ihtişamlı çim kortuyla unutulmaz anlara sahne olmaya hazır. İşte böyle bir
durumda bir yazı yazmamak olmazdı.
28 Haziran 2015 Pazar
Bu Hafta - 28 Haziran 2015
Bu Hafta yazımı geçen
haftayla birleştirmeye karar verdim çünkü geçen hafta çok yazabileceğim birşey
yoktu. Birleştirince daha iyi oldu sanki.
Ne Okudum ?
Geçen hafta Jojo Moyes’un Senden Önce Ben isimli romanını okumuştum. Bu okuduğum ilk Jojo Moyes kitabıydı. Akıcı bir dille yazılmış, çok rahat okunan
sürükleyici bir kitaptı. Kitabı sonu, konusuna bakıldığında biraz ironikti ama
yine de sevdim kitabı. Belki sonra başka Jojo
Moyes kitapları da okurum. Bu hafta ise Erin Morgenstern’in Gece
Sirki isimli romanına başladım. İlk başlarda pek ilgimi çekmemişti ama
gittikçe ilginç olmaya başlıyor gibi. Onun daha yarısına gelebildim ama bir iki
günde biter diye düşünüyorum.
Ne İzledim ?
Bu kategori her zamanki
gibi çok dolu. Geçen hafta True
Detective’in birinci sezonunu izlemeye başladım. Evet farkındayım biraz geç
oldu ama birkaç bölümü kaçırınca sonra izlerim demiştim ve yaza kalmış oldu
böylece. Onun dışında geçen hafta bir de The
Good Wife’a başladım. Aslında arada sırada izliyorum onu ama baştan
başlayayım demiştim. Gerçekten izlediğim en iyi dizilerden biri. İlk sezonunu
bugün bitirdim. Birkaç gün içerisinde ilk sezonun incelemesini yazacağım.
Sadece dizi izlemedim tabii ki. Dün Still
Alice’i izledim, Julianne Moore inanılmazdı
ve filmde çok güzeldi. Zaten incelemesini de yazmıştım, buradan
ulaşabilirsiniz. Dün bir de Inside Out’u
izledim. O da çok komik ve eğlenceliydi. Kesinlikle Pixar’ın yaptığı en iyi animasyonlardan biri.
Ne Dinledim ?
Burada yine pek bir
yenilik yok, o yüzden birşey yazamayacağım. Ama yine de radyoda daha önce
duymadığım eski bir U2 şarkısıyla
karşılaştım, bari onu ekleyeyim aşağıya. Şarkının adı Mysterious Ways.
Kesinlikle İzlemelisin: Still Alice (2014)
Kısa bir aradan sonra yine bir film incelemesiyle geri döneyim dedim. Geçen
sene Sony’nin hacklenmesiyle
birlikte internete düşen filmlerden biri olan Still Alice, sinemada izlemeyi çok istediğim ama bir türlü vakit
bulamadığım için izleyemediğim filmlerden biriydi, ancak televizyona gelince
izleyebildim ve sanırım izlediğim en gerçekçi, en etkileyici filmlerden
biriydi. Gerçekçiden ne kast ettiğimi ileride daha iyi anlayacaksınız
muhtemelen.
20 Haziran 2015 Cumartesi
Etkinlik: Kitap Temizliği
Melek’in film listesini
gördükten sonra ben de bir liste yapmaya karar verdim ama kitap listesi. Sonra
da Melek’e bir kapışma teklif ettim ve o da kabul etti. Onun 108 filmlik listesine
karşılık benim 27 kitaplık bir listem var. Kapışmanın temelinde ise kimin
listesini daha çabuk tamamlayabileceği var. Açıkçası ben film izlemeyi kitap
okumaktan daha çok severim, Melek ise tam tersi gibi. Bu yüzden bence çok
ilginç bir kapışma olacak. Kitaplarım arasında ise distopik ve fantastik
eserler olduğu gibi birkaç biyografi ve tabii ki birkaç tane de çizgi roman
var. Önümüzdeki Bu Hafta yazılarımda da ilerlememi paylaşacağım.
İşte listem: (alfabetik
sırayla)
14 Haziran 2015 Pazar
Bu Hafta - 14 Haziran 2015
Çok uzun zamandır Bu
Hafta yazısı yazamamıştım. En son ne zaman yazdığımı ben bile hatırlamıyorum, o
kadar oldu yani. Artık yazmaya çalışacağım.
Ne Okudum?
İlk defa bir Agatha Christie kitabı okudum. Beklenmeyen Misafir isimli kitap
aslında ilk başta çok ilgimi çekmemişti hatta bir yerde çok sıkıldım ve
bırakmayı bile düşündüm ama az kaldı bitireyim bari diyerek bırakmadım. İyi ki
de bırakmamışım çünkü gittikçe daha da ilgi çekici hale geldi ve özellikle
sonunu çok beğendim. En kısa zamanda birkaç tane daha Agatha Christie kitabı okumayı düşünüyorum. Bu hafta bir de gelmiş
geçmiş en ünlü Batman hikayelerinden
olan The Killing Joke’u okudum (bir
kere daha). Bu efsane çizgi romanın hikayesinin yazarı Alan Moore ve çizimlerin sahibi ise Brian Bolland. The Killing
Joke en sevdiğim çizgi romanlardan ve bence en iyi Joker hikayelerinden biri.
Ne İzledim?
Bu hafta sinemada Jurassic World’ü izledim. Onunla ilgili
bir şey yazmayacağım çünkü incelemesini yazmıştım. Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Onun dışında başrolünde Micheal Caine’nin
olduğu 1966 yılı İngiliz yapımı olan
Alfie’yi izledim. Caine, Alfie rolünde gerçekten çok başarılıydı. Benim gibi eski filmleri
seviyorsanız, bu filmi de seversiniz bence. Bir de başrolünde Jason Bateman, Kevin Spacey, Jennifer
Aniston, Jason Sudeikis, Charlie Day ve Colin Farrel’in bulunduğu komedi filmi Horrible Bosses’i
izledim. Komik sahneleri olmakla beraber ortalama bir filmdi. Ayrıca animasyon
filmleri Home, Monsters University ve Penguens
of Magascar’ı izledim. Üçünü de sevdim, hepsi komik ve eğlenceliydi. Ama
içlerinden favorim Monsters University
idi çünkü onun ilk filmi benim favori animasyonlarımdan biriydi zaten.
Ne Dinledim ?
Florence and the Machine’in son albümü How Big, How Blue, How Beautiful’un tamamını dinleyememiştim bir
türlü ama sonunda dinleyebildim ve çok sevdim. Eski şarkılarına benzeyen
şarkılar olduğu gibi farklıları da var. Benim şu anki favorim Delilah. Gerçi What Kind of Man, Ship To
Wreck ve Mother da çok güzel. Keşfettiğim çok güzel bir başka şarkı ise Bang!Bang!. Şarkının sahibi ise Game of Thrones’da şu sıralar en çok
konuşulan karakterlerden biri olan Ramsay
Bolton’u canlandıran Iwan Rheon.
Benim sevdiğim oyunculardan biriydi zaten, ayrıca çok güzel şarkıları da varmış. Delilah ve Bang!Bang!'i alta ekledim.
Etiketler:
Agatha Christie,
Batman: The Killing Joke,
Beklenmeyen Misafir,
Bu Hafta,
Florence + The Machine,
Home,
Iwan Rheon,
Jurassic World,
Monsters University,
Penguens of Madagascar
Film/İnceleme: Jurassic World (2015)
Aranızda Jurassic Park’ı bilmeyen yoktur herhalde.
Tüm zamanların en çok kazanan filmlerinden biri olan Jurassic Park; en iyi görsel efekt, en iyi müzik kurgusu ve en iyi
müzik dallarında 3 Oscar kazanmıştı. Film ayrıca tüm zamanların en başarılı
yönetmenlerinden Steven Spielberg’in
en önemli işlerinden biriydi. Ben Jurassic
Park’ı daha çocukken izlemiştim. O zamanlar Jurassic Park benim en
etkilendiğim, en sevdiğim filmlerden biriydi.
11 Haziran 2015 Perşembe
Kesinlikle İzlemelisin: Mad Max: Fury Road (2015)
Hani bazı filmler vardır, başından sonuna kadar sizi kendine daha çok bağlamayı başarırlar, daha da
heyecanlandırırlar ve zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız ya, Mad Max: Fury Road işte tam olarak
böyle bir filmdi. Bu yılın en iyi aksiyon filminin Avengers: Age of Ultron olacağını düşünmüştüm çünkü o benim uzun
zamandır heyecanla beklediğim bir filmdi ve yani böyle düşünmek için çok
sebebim de vardı doğal olarak. Filmi çok beğendim zaten ama filmden çıkınca
sanki bir şeyler eksikmiş gibi hissetmiştim. Ancak Mad Max: Fury Road böyle değildi. Muhteşem bir film olmuş,
kesinlikle senenin en iyi aksiyon filmi. İleride hatta şimdi de efsane
denebilecek bir film. Mad Max’in
önceki filmlerinden hiçbirini izlemediğim için biraz da bu filmden beklentim de
çok yüksek değildi, tam olarak ne beklemem gerektiğini bilmiyordum ama fragmanını
ilk izlediğimde anladım ki iyi bir film olacaktı. Fakat iyi değil de
muhteşemmiş aslında.
8 Haziran 2015 Pazartesi
Film/Haber: The Martian'dan Görseller ve Fragman Geldi
Son iki haftadır sadece
tenisle ilgili yazı yazabildim. Artık Roland
Garros’ta bittiğine göre ona biraz ara verebilirim diye düşündüm. (En
azından Wimbledon başlayana kadar.) Gerçi
kimi kandırıyorum ki muhtemelen yine heyecanlı bir maç izlemiş olursam yazarım,
sonuçta tenis neredeyse hiç bitmiyor. Evet yine asıl konudan biraz sapmış
oldum, asıl konuya geleyim en iyisi. Asıl konu şu ki, benim heyecanla beklediğim
filmlerden biri olan The Martian’dan
fragman geldi. Daha önce birkaç tane tanıtım resmi ve bir de klip paylaşılmıştı
zaten. Fragman gelene kadar bekleyeyim diyordum yazımı yazmak için ve artık zamanı geldi.
Etiketler:
2015,
Andy Wier,
Chiwetel Ejiofor,
Donald Glover,
Jeff Daniels,
Jessica Chastain,
Kate Mara,
Kristen Wiig,
Matt Damon,
Michael Pena,
Ridley Scott,
Sean Bean,
The Martian
7 Haziran 2015 Pazar
Spor: Roland Garros 15. Günün Ardından
Roland Garros’ta son güne geldik. Erkekler finalinde son şampiyon Rafa Nadal’ı rahat bir şekilde deviren dünya 1 numarası Novak Djokovic ile dünya 2 numarası Roger Federer’i rahat geçen Stan Wawrinka karşı karşıyaydı. Daha önce Roland Garros’u kazanamamış iki ismin bu karşılaşmasında şüphesiz
ki şampiyonluğu en çok isteyen kişi Djokovic’ti.
Kariyer Grand Slam’i yapmak için tek
eksiği olan Roland Garros’u son
birkaç yıldır kazanmak için çok uğraşan ve önüne hep Nadal engeli çıkan Djokovic
bu sene çeyrek finalde Rafa’yı 3
sette çok iyi oynayarak geçmeyi başarmıştı. Sonraki turda da yine çok önemli
bir isim olan Murray’i 5 sette iki
güne uzayan maçta geçmeyi başaran Djokovic,
bugün muhteşem oynayan bir Stan Wawrinka’yla
karşı karşıyaydı.
6 Haziran 2015 Cumartesi
Spor: Roland Garros 14. Günün Ardından
Bugün normalde kadınlar
finali günü ancak dün havanın kararmasından dolayı ertelenmek zorunda kalınan Djokovic-Murray yarı finali bugün kadınlar finalinden önce tamamlandı. Dün
dörtdüncü sette durum 3-3 iken ertelenmişti maç. 3-3’ten devam eden maçta durum
5-5’e gelene kadar oyuncular servis oyunlarında sıkıntı yaşamadılar. Bir
sonraki oyunda yine çok kritik bu noktada servis kırmayı başaran Murray, sonra kendi oyununda hata
yapmadı ve bu seti de 7-5 kazanarak setlerde durumu 2-2’ye getirdi. Böylece bu
heyecanlı maç, uzun rallilere sahne olan maç final setine uzadı. Son sete çok
iyi başlayan Djokovic bir anda 3-0’ı
buldu. Sonraki servis oyununu kazanan Murray
durumu 3-1’e getirse de Djokovic
sonraki oyunlarda da daha üstün bir oyun ortaya koyarak seti 6-1 kazandı ve
böylece kariyerinde üçüncü kez Roland
Garros finaline yükseldi.
5 Haziran 2015 Cuma
Spor: Roland Garros 13. Günün Ardından
Bugünde erkekler yarı
finalleri vardı. İlk maçta Fransız Jo-Wilfried
Tsonga ile İsviçreli Stan Wawrinka
karşılaştı. 35 dakikada biten ilk sette daha iyi oynayan Stan Wawrinka, seti 6-3’le kazandı. Çok çekişmeli geçen ikinci
setin kazananı ise tie-break’le belirlendi. Müthiş bir tie-break oynayan Tsonga, tie-break’i 7-1 ile kazandı. Üçüncü
set de benzer bir çekişmeye sahne oldu ve yine tie-break oynandı. Ancak bu
sefer tie-break’i kazanan 7-3 ile Wawrinka
oldu. Dördüncü setin hemen başında servis kırmayı başaran Wawrinka bu avantajını kaybetmedi ve seti 6-4 kazandı. Maç biraz da
çekişmeli iki set nedeniyle uzun sürdü ve 3 saat 46 dakikada tamamlanabildi. Bu
sonuçla Wawrinka kariyerinin ilk Roland Garros finaline yükseldi. Stan Wawrinka, turnuvada şu ana kadar
gerçekten çok iyi oynuyor. Zorlu rakiplerini müthiş oyunuyla, olabilecek en iyi
şekilde yenmeyi başardı. Benim izlemeyi en sevdiğim oyunculardan biri zaten. Bu
turnuvada da gerçekten güzel bir performans gösteriyor.
4 Haziran 2015 Perşembe
Spor: Roland Garros 12. Günün Ardından
Bugün kadınlar yarı
finalleri vardı. Günün ilk yarı finalinde 2008
şampiyonu ve daha önce Roland Garros’ta oynadığı iki yarı finali de
kazanmış olan Ana Ivanovic,
turnuvada şu ana kadar set kaybetmemiş tek kadın oyuncu olan ve önemli isimleri
de yenmeyi başarmış Lucie Safarova
ile karşılaştı. Maça hızlı başlayan Ivanovic
oldu ve 3-0 öne geçerek önemli bir avantaj elde etti. Durum 5-2’ye geldiğinde Ivanovic seti almaya bir oyun
uzaklıktayken Safarova’da müthiş bir
direnç gösterdi ve çok iyi bir geri dönüşle durumu 5-5’de dengeye getirdi. Bu
noktada servis kullanan Ivanovic’ti
ama Safarova müthiş geri dönüşünün
devamını getirdi ve servis kırarak 6-5 öne geçti. Kendi servis kullandığı
oyunda da hata yapmayan Safarova
seti 7-5 kazanmayı başardı. Ivanovic
uzun ikinci setin açılış oyununu kazandı ve böylelikle uzun bir aradan sonra
oyun kazanabildi. Maça çok iyi başlayan Ivanovic
olmuştu ama Safarova geri dönmekle
kalmayıp bir de maçı domine etmeye başlamıştı. İkinci setin devamında ise ilk
servis kıran Safarova oldu ve durumu
3-1 yaptı. Durum 5-3’e geldiğinde maçı kazanmaya 1 oyun uzaklıkta olan Safarova’ydı ama bu sefer de bu kritik
noktada Ivanovic’ten bir direnç
geldi. Önce kendi oyununu kazanan Ivanovic, sonra Safarova’nın servisini kırdı
ve durum 5-5’e geldi. Sonraki oyunda servis kırdıran Ivanovic, bu direncinin karşılığını alamamış oldu çünkü 6-5’te bir
kere daha maç için servis atan Safarova
bu sefer hata yapmadı ve seti 7-5 kazandı. Maçın özellikle son kısmı çok
heyecanlı, çok çekişmeli geçti. İki oyuncu da çok iyi savaştılar ancak biraz
daha iyi olan ve daha az hata yapan Safarova
oldu. Safarova şu anda muhteşem
oynuyor ve bu galibiyetiyle kariyerinde ilk defa bir Grand Slam’de finale yükseldi. Daha önce de dediğim gibi turnuvada
yarı finale gelene kadar hiç kaybetmeyen Safarova
bu maçı da set kaybetmeden kazandı. Bu bence çok önemli bir başarı çünkü artık Grand Slam’ler çok çekişmeli yakın
maçlara sahne oluyor ve set vermeden Grand Slam finaline çıkmak veya kazanmak
çok zorlaştı. En son bir Grand Slam’de
bunu başaran Fransız tenisçi Marion Bartoli
olmuştu. 2013’te Wimbledon’ı set kaybetmeden kazanmıştı.
3 Haziran 2015 Çarşamba
Spor: Roland Garros 11. Günün Ardından
Turnuvanın en merakla beklenen
eşleşmesinde toprak kortun kralı Rafael
Nadal ile bu sene belki de kariyerinin en iyi performansında olan Novak Djokovic karşılaştı. Maça
muhteşem başlayan Djokovic rahat bir
şekilde 4-0 öne geçti. Ancak buradan sonra Nadal
da çok iyi oynamaya başladı ve 4-4’e getirmeyi başardı. Djokovic, Rafa’ın
sonraki oyunlarında da baskı kurdu, ilk oyunda bunun karşılığını alamasa da
setin son oyununda servis kırdı ve seti 7-5 kazandı. 67 dakika geçen bu set
turnuvada oynanan en heyecanlı setlerden biriydi bence. İlk sette özellikle 4-0’dan
sonra muhteşem oynamaya başlayan Nadal’ın
bu seviyesine karşı setin sonunda çok sağlam duran Djokovic ilk seti kazandıktan sonra ikinci sette de bu iyi
performansını devam ettirdi ve yine çok kritik bir noktada servis kırarak seti
6-3 kazanmayı başardı. Üçüncü sete de çok iyi başlayan Djokovic daha ilk oyunda servis kırmayı başardı. Bu noktadan sonra Nadal’ın direnci kırılmış gibiydi ve
açıkçası bu benim daha önce hiç görmediğim bir şeydi özellikle de Paris’te. Rafa turun en savaşçı, en dirençli
oyuncularından biridir ve son 10 yılın 9’unda burada şampiyon olarak muhteşem
bir şey başarmıştı. Ancak son sette Djokovic,
Nadal’a sadece 1 oyun bırakarak seti
6-1 almayı başardı. Maçı 3-0’lık skorla beklediğimden çok çok çok daha rahat
kazanan Djokovic, kariyerinde ilk
defa Roland Garros’ta Nadal’ı yenmeyi başardı ve böylece yarı
finale yükseldi. Toprak kortun kralı Rafa
Nadal için ise doğum günün de gelen bu mağlubiyet Roland Garros’taki sadece ikinci mağlubiyeti oldu. Oynadığı 11 Roland Garros’ta 70 galibiyeti, 2
mağlubiyeti olan Rafa turnuvayı tam
9 kez kazanmayı başarmıştı.
2 Haziran 2015 Salı
Spor: Roland Garros 10. Günün Ardından
Ve artık çeyrek finaller
başladı. Phillipe Chatrier’de günün ilk
maçında 2008 şampiyonu Ana Ivanovic’in rakibi Elina Svitolina’ydı. Maça iyi başlayan Ivanovic ilk seti 39 dakika sonunda 6-3 ile kazandı. İlk setteki
momentumunu ikinci sete de taşıyan Ivanovic
daha ilk oyunda servis kırdı. Sette daha sonra bir kere daha servis kıran Ivanovic, ikinci seti de rahat bir
şekilde 6-2 kazandı. Maçta çok iyi görünen Ivanovic,
bu sonuçla 2008’de Roland Garros’u kazanmasından beri ilk
defa bir Grand Slam’de son dörde kalmayı başardı. Ayrıca bu Ivanovic’in kariyerindeki beşinci Grand Slam yarı finali olacak.
1 Haziran 2015 Pazartesi
Spor: Roland Garros 9. Günün Ardından
Daha önceki yazılarımda
da turnuvanın en büyük sürprizi lafını çok kullanmış olabilirim ancak bugünkü
gerçekten de çok önemli bir sürprizdi. Çünkü bu sefer elenen turnuvada son 3 Roland Garros’ta final oynayıp ikisini kazanarak turnuvaya damga vurmuş
olan Maria Sharapova oldu. Turnuvanın
Serena Williams ile beraber en büyük
favorisi olan Sharapova dördüncü
turda Çek raket Lucie Safarova ile
karşılaştı. Açıkçası ben maçın galibinin zor da Sharapova olmasını bekliyordum
ancak Safarova muhteşem bir maç
çıkardı. Geçen sene Wimbledon’da da
yarı finale çıkmayı başaran ve bir iyi çıkış yakalayan Safarova, bu maçı Sharapova’ya
set vermeden kazanmayı başardı. Maçta servis kırarak öne 2-1 öne geçen Safarova
oldu. Ancak Sharapova’da hemen
servis kırarak durumu 3-3’e getirdi. Dengede giden ilk setin kazananını
tie-break belirledi. Tie-break’i 7-3 kazanan Safarova, yakın geçen ilk seti 61 dakikada 7-6 almayı başardı. İlk
seti kazanmasının ardından ikinci sete de çok iyi başladı ve yine servis
kırarak 3-0 öne geçti. Sonra Sharapova
yine servis kırmayı başardı ve durumu 3-2’ye getirdi. Ama Sharapova’nın bu geri dönüşü yeterli olmadı ve Safarova seti 6-4 kazanmayı başardı. Böylece Safarova kariyerinde ilk kez Roland
Garros’ta çeyrek finale yükselmeyi başardı.
Etiketler:
2015,
Andy Murray,
David Ferrer,
Garbine Muguruza,
Lucie Safarova,
Novak Djokovic,
Rafael Nadal,
Roger Federer,
Roland Garros,
Serena Williams,
Timea Bacsinszky
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)